*** Grafimet Ambalaj Tasarım Ofisi ailesinin bir üyesinin blogumuz için yazdığı yazı bizim için çok büyük sürpriz oldu. Kendisine yazısı için çok teşekkür ediyor ve aynen yayınlıyoruz.
“Etikete önem vermek”
“Ambalaja bakmak”
“Bu kolilerde pek bir güzelmiş içine bir şey konur” diye içindekini kaybedip, sırf ambalajı için o koliyi yıllarca saklamak…
“Abartıyorsun” diyeceksiniz belki ama okullarını bile “etiket” için okuyanlar var bu yerküre üzerinde ve duymuşsunuzdur böyle de bir tabir…
Yani demem o ki; bu ambalaj işi, çok önemli bir iş vesselam.
Sadece grafik tasarımda yahut endüstriyel faaliyetlerde değil, fayda maksimizasyonuna baktığımızda bu ambalaj meselesinin psikolojideki mahiyeti çok daha fazla.
Evimin en çok salonunu severim ben. Bu, bütün evlerimde böyle oldu. Nedenini hiç düşünmemiştim ama işte şimdi düşünmeye fırsatım oldu. Bir gün gelip misafirim olursanız eğer ki çok sevinirim, siz de fark edeceksiniz… Sadece şişesi güzel diye görsel olarak kullandığım, ambalajı hoşuma gittiği için buruşturup duvara tablo yaptığım, etiketinden sebep başköşede duran… O küçücük salon için metrekareye vurduğunuzda milyonlarca sayılabilecek o kadar çok objem var ki… Bir zaman sonra koliyi taşıma amacından çıkartıp, salonun göz bebeği yapabilen bu zihniyeti satın almışım ben demek ki diye düşünüyorum. Kim bilir içinde ne vardı… Hatırlayanınız var mı?
Her defasında “Ivır zıvırla doldurma şu salonu” diyen annemin kendi salonundan bahsetmiyorum bile size… Sadece ambalajını beğendiği için fiskos örtüsü yaptığı binlerce çiçek buket ambalajı var onun mesela… Yahut yine ambalajından ötürü gece lambası yapmaya çalıştığı koli ambalaj tasarımları… Binlerce diyorum çünkü metrekareye düşen alanı kabaca hesapladığımda onun salonu sanırım benimkinden birazcık daha büyük.
Peki ya anneanneme ne demeli? Anneanneme gelelim. Annemle ikimizi birden bu “ıvır zıvırlar” konusunda topa tutan anneannemin salonundan bahsetmemin maalesef mümkünatı yok size… Neden mi? Çünkü ambalajı ve işe yarar özelliğinden ötürü evin farklı farklı alanlarında değerlendirilmiş objelerden oluşan, adeta bir ambalaj tasarım ofisinde yaşıyor anneannemler… Anneannem, dedem ve anneannemin yaratıcılığı… Aynı evde yaşıyorlar.
Yaratıcılık demişken, hep soyut bir şey gibi algılanır ya bu yaratıcılık… Öyle değildir ve aslında “somut”un ta kendisidir. Ambalaj ve etiket tasarımlarına baktığımızda, yaratıcılığın ve bakış açılarımızın somuta dökülmüş halini görürüz. Evet. Sırf bu yüzden… Sadece bu yüzden… Bu ambalaj meselesi diyorum. Çok önemli bir mesele vesselam.
Hep ailenin kadınlarından bahsettim size. Biraz da erkek kardeşimden bahsedeyim. Kendisi, bir devlet üniversitesinin İşletme Fakültesi’nde okuyor. Seneye okulu bitince işletmeci mi olacak dersiniz? Korkmayın, kendisi müzikle uğraşıyor ve hayatını da müzikten kazanıyor. Yıllar önce kendisine sorduğumda; “Neden o zaman bu bölümü seçiyorsun” diye, toplumsal bir gerçeklikle kıpkırmızı bir elin beş parmağı gibi çarpmıştı yüzüme cevabı hatırlıyorum: “ Etiket olarak…”.
İşte bu, kardeşimin kendisi için tasarladığı ilk toplumsal ambalajıydı. Yani demem o ki, bu ambalaj mevzusu… Toplumsal da bir mesele aslında.
Biraz daha bahsetmek istiyorum size ondan. Daha geriye gidelim.
Sürpriz yumurtaları bilirsiniz. Çeşit çeşit. Pek çok farklı markası vardı hatırlıyorum. Ah kaç nesil avunduk o sürpriz yumurtalarla kim bilir… Biz, sürpriz yumurta çocukları… Hayatın da hep yumurtadan çıkan sürprizlere gebe olduğuna inandık. İyi ki de inandık. Bizim tasarlama çabamızda, yaratıcı tutkumuz da zaten hep bundan.
Kardeşime dönelim. O da her sürpriz yumurta çocuğu gibi, tabir – i caizse hastasıydı onların. Fakat hatırladığım bir şey var ki, o küçücük çocuk hep aynı markanınkini isterdi sürekli. Bilmeden diğer markalardan alanlar çocuğun üzerinde aynı etkiyi yaratamazdı hatta neredeyse üzülürdü desem yeridir. Bilmem, yüzü düşerdi… Annem bir gün, neden ötekileri istemediğin sordu çünkü bilirdi; ne çikolatası yenirdi o yumurtaların ne de oyuncaklarının kıymeti bilinirdi. Anlayacağınız varlıkları yeterdi. Kardeşimin cevabıysa ilginçti: “Üstündeki şekiller daha güzel…”
Yani demem o ki… Bu açıdan bakarsanız bu ambalaj tasarım işi, bir çocuğun heyecanıyla yapılandır aslında. Emek emek gülümseyerektir. Çocukluk heyecanını kaybetmemektir.
Bir çocuğun heyecanı, onun bakış açısıdır aslında. Ve bir çocuksu bakış açısı, devasa şirketlerin bile geleceğini işte böyle değiştirebilir. Nasıl mı değiştirebilir? Evet, sürpriz yumurta çocukları düşünün bakalım… Sadece birimiz, çocukluğumuz boyunca kaç sürpriz yumurta satın aldırmışızdır ailelerimize?
Yani demem o ki, bu ambalaj tasarım işi diyorum. Görsel bir hafızadır. Anıdır, alışkanlıktır. Bana bu satırları yazdıran, yıllar öncesinden hatırımda kalmış bir yumurtanın ambalajıdır. Bugün hala zaman zaman, markette gezerken; o küçükken sırf ambalajı için istediğimiz yumurtalar çarpar gözüme… Dayanamaz alırım yine sırf ambalajı için… :) Bir gün benim çocuğum da isteyecek onlardan. Yine sırf ambalajı için… Evet, bazı alışkanlıklar hiç bitmiyor. Ve demem o ki bu ambalaj meselesi… Bazı alışkanlıkların toplamıdır.
Grafimet Ambalaj Tasarım Ofisi olarak biz; işte biz bu yüzden… Sadece bu yüzden bile kurumsal kimlik, etiket ve ambalaj tasarlıyor olabiliriz. Çocukluk heyecanımızı işimize katıyor, bazı paketlerin açılma anının bir ömre bedel olabileceğini biliyoruz. Yaratırken düşünüyor, düşünürken heyecanlanıyoruz. Biz bu ambalaj meselesinin, bazı paketlerin içinden çıkan sürprizlere gebe olabileceğine inanıyoruz.
Çünkü biz, sürpriz yumurta çocuklarıyız. Ve onları yalnız ambalajları için alırız…
Çünkü bizim sürprizimiz, ambalajımızda gizli!